Nefs-i Cihad

Yusuf Mert BUZKAN Yusuf Mert BUZKAN

Cihadın islam dinindeki önemi pek büyüktür.  Tam bir inanç ve aşkla İslamı yaşamak,  yaşatmak,  yaymak gerekir. Cihad duygusu ile dolu olmayan ve bu aşkı ruhunda taşımayan kişi gerçek mümin olamaz. Zira Rabbimiz gerçek müminleri malları ve canlarıyla cihad eden müminler olarak takdim etmektedir. Bir mümin malıyla, canıyla,  diliyle cihada kalkmalıdır.  Öyle ki gerektiğinde Allah yolunda canını ortaya koymalı,  gerektiğinde malını Allah yolunda harcamalı, gerektiğinde ise diliyle İslamı savunmalıdır. Müslüman her zaman, her an Cihad'a hazır olmalıdır. Müslümanlık sadece 5 vakit namaz kılmak, Ramazan ayında oruç tutmak, Cuma'dan Cuma'ya camiye gitmek olarak algılanmamalıdır. Bu çok yanlış bir kanıdır. Müslüman atik olmalıdır. İnsanlara hoşgörüyle yaklaşıp gerekli görüldüğünde onlara İslam'dan bahsetmeli, Müslüman Müslüman'ın kardeşi düsturuyla kardeşi zulüm altındaysa Cihad'a katılmalı, bunu yapamıyorsa malı var ise malını bu yolda harcamalı, eğer hiçbir şey yapamıyorsa dilsiz şeytan gibi susmamalı, hakkı haykırmalıdır.

Bu bilgiler ışığında yola çıkacak olursak cihadın kapısını açtığı bir diğer konu ise kişinin nefsiyle yaptığı cihattır. Ve bu Cihad, Cihad-ı Ekber (en büyük Cihad) olarak bilinir. Peygamber efendimiz (s.a.v) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur: En büyük cihad nefs ile yapılan cihaddır. Yani insan nasıl ki Allah yolunda Cihad ediyorsa kendi nefsi içinde öyle Cihad etmelidir.  Kişinin nefs terbiyesinde gösterdiği azim, Cihad boyutunda olmalıdır.  Canını ortaya koyarcasına nefsini Allah'a yöneltmeli,  gözlerinin harama bakmasını engellemeli, dilinin küfre düşmemesine özen göstermelidir. Lakin şu unutulmamalıdır ki insanoğlu Nefs-i cihadında Allah rızasını gözardı etmemelidir.

Nefisle cihat, bütün ibadetlerden,  hatta kişinin düşmanıyla karşı karşıya geldiği silahlı cihattan daha zordur.  Zira, hakka tamamen teslim olmak, nefsani isteklerden uzak olmak,  her yaptığı işi Allah'ın rızasını gözeterek yapmak zordur.  Fakat ne olursa olsun imkansız olmayıp insanın mutluluğu için zaruridir. Eğer nefsimizle savaşmaya karar verir ve bu yolda ilerlersek bu amelimiz Allah tarafından yardım görür, her geçen gün nefsimizin cihadına daha fazla hakim olur ve onu daha iyi kontrol ederiz. Ama nefsin istekleri karşısında elimizden geleni yapmayacak olursak,   o istekler daha çok güçlenip bize hakim olurlar. Nefsimizle mücadelede galip gelirsek ve Hakk yolunda yürümekte kararlı olursak, Hakk her zaman bizimle olacaktır.

İslam dinindeki peygamberler ve birçok evliya nefsiyle Cihad etmiş ve Allah yolunda ilerlemişlerdir. Bir rivayete göre, Allah'ın arslanı Hz. Ali efendimiz savaşta bir düşmanı alt etti. Hemen kılıcını çekti. Onu öldürmek istedi. Ancak o düşman Hz. Ali'nin mübarek yüzüne tükürdü. O anda Hz. Ali kılıcını yere attı, o düşmanı öldürmekten vazgeçti. Bu duruma, bu beklenmedik acımaya şaşırıp kalan düşman dedi ki:

- Ey Ali! Bana keskin kılıcını çekmiştin, beni öldürecektin, sonra neden kılıcı yere attın, kahredeceğin yerde gösterdiğin bu merhamet nedir, neden beni öldürmekten vazgeçtin?

Hz. Ali buyurdu ki:

- Ben kılıcı Allah rızası için vururum. Ben Allah'ın arslanıyım, nefsimin değil. Hiddet, öfke padişahlara padişahtır. Fakat bizim kölemizdir. Ben öfkenin ağzına gem vurdum. Savaşırken yüzüme tükürdüğün için kendi nefsim için öfkeye kapılırım diye kılıcımı gizledim, seni serbest bıraktım. Çünkü sen yüzüme tükürünce nefsime ağır geldi. Benim huyum değişti. Yapacağım savaşın yarısı Allah rızası için, yarısı da öfkelendiğim ve senden intikam almak için olacaktı. Halbuki Allah'a ait işlerde ortaklık uygun değildir. Hz. Ali'nin düşmanı bu sözler, bu büyük asalet ve bu ince anlayış karşısında iman etti ve Müslümanların safına katıldı. Hatta o yiğidin yakınlarından elli kadar kişi, bu olay üzerine iman edip Müslüman oldular. Hz. Ali (r.a) yaşadığı bu hadise bize nefs cihadında iyi bir örnektir. Hz. Ali, Allah için Cihad ederken bir yandan kendi nefsiyle Cihad edip kendi öfkesiyle hareket etmeyip o düşmanı serbest bırakmıştır.

Evliyalardan örnek verecek olursak Bursa kadısı olarak bilinen ve kaftanıyla ciğer satan Aziz Mahmut Hüdai Hazretleridir. Yine bir diğer evliyaullah ise Somuncu Baba olarak bilinen Şeyh Hamid-i Veli'dir. Bu güzel Allah dostları nefslerini terbiye ederken bütün dertlere karşı dik durmuş, kendilerini şeytani işlerden uzak tutmuş ve Allah yoluna kendilerini adamışlardır. Allah bize onların yolundan gitmeyi, hakkıyla bu dünyadaki görevimizi yerine getirebilmeyi nasip eylesin.

Allahın selamı üzerinize olsun.

Yusuf Mert BUZKAN

Pendik Prof.Dr.Muhammed Tayyip Okiç

Anadolu İmam Hatip Lisesi 2015 Mezunu